Arkadaşlar yenişafak gazetesine yolladığım yazıyı buraya da yazmak istedim, umarım bana katılırsınız.
Yeniçağ gazetesi yetkililerine açık mektuptur.
Aslında yüksek gazetecilik etiğinizle bildiğiniz gibi yazıma "sayın Yeniçağ gazetesi yetkilileri" şeklinde başlamam gerekiyordu, ancak sorun şu ki, bir kuruluşa hitap ederken "sayın" tabirini kullanmamız, o kuruluşun saygınlığı ile alakalıdır. Bu nedenle size bu hitap kelimesini sunamadığım için üzgünüm.
Gelelim konumuza;
İnternet sitenizin linkine tıkladığımda karşıma gelen konu başlığınız; "liselileri kim yarıştırıyor!" şeklinde, buram buram provokasyon kokuyordu, bunu farketmeden geçemedim.
Hemen başlığın hizasında, sağ tarafta mini bir etek giymiş kız öğrencinin resmine yer vermişsiniz. Evet, yanılmadınız, kafanızdan geçenleri gayet net bir şekilde farkedebiliyorum!
"Aman tanrım" diyorsunuz! "Mini etek + liseler arası müzik yarışması! Nasıl olabilir bu, ahlaksızlara bakın hele, dur bakalım siz"
İşte burada biz aydın görüşlü Türkiye cumhuriyeti gençleri sizi acı acı alkışladık, ama daha haber yeni başlıyordu.
Giriş bölümünü okuduktan sonra karşıma "Televizyonlarda yarışma adı altında yaşanan seviyesizlik ve pespayelik, İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü sayesinde liselerimize de sıçradı. Derslerin boş geçmesine, okullardaki çeteleşmeye ve cinayetlere engel olamayan yöneticiler, çözüm üretmek yerine şarkı yarışması adı altında gençleri sahneye çıkardı." paragrafınız çıktı.
Bu nasıl bir beyindir, nasıl bir habercilik anlayışıdır ki, okullarda ki çeteleşme ve cinayetleri bir müzik yarışması ile bağdaştırabiliyor?
O cinayetleri, çeteleşmeyi bir bağlamda sağlayan acınası kişilerin siz olduğu aslında kavranması bu kadar zor mu? Yaptığınız kirli haberler ile inanmaya aç insanların, doğru olan şeyleri "yanlış" bellemesi hiç mi içinizi sızlatmıyor? 3 liseli genç, mini etek giyen bir kızı "ahlaksız" olduğu gerekçesi ile dövseler, bu "çeteleşme" kimin eseri olacak?
Size şunu sormak istiyorum "yetkili" kişiler, bu mini eteği karınız, kız kardeşiniz, anneniz giyse aynı tepkiyi verir miydiniz, hiç sanmıyorum, en iyi ihtimalle kavgalar çıkardı, belki onları yumruklardınız bile. Ve içiniz sızlamazdı, çünkü hastalıklı ahlak anlayışınıza o kadar büyük bir saplantı ile inanıyorsunuz ki, sizin için lise öğrencisi bir kızın gayet güzel bir etkinlik olan müzik yarışmasında mini etek giyerek sahneye çıkması kabul edilemez. Hastalıklı beyninizde oluşturduğunuz bu anlayışa en kibar tabiri ile "obsesyon" denmekte, bunu üzülerek söylüyorum ancak, sizin gibilerin tedavi görmesi gerektiğine inanıyorum bu haberde emeği geçen sevgili yenişafak gazetesi yetkilileri.
Devam ediyoruz.
Yazınızın devamında, sürekli bürokratif prosedürlerden, sizi mesaj yağmuruna tutan "bilinçli" olarak addettiğiniz diğer örümcek beyinlilerden bahsetmişsiniz.
Buna "ajitasyon" deniyor efendim. Yani ufacık bir fikri kitlelere aşılayarak provoke etme sanatı.
Dikkatimizi çeken başka birşey ise yazıda saplantı halinde içinde bulunduğunuz ruh halinden başka hiçbir haber değerinin göze çarpmaması, ne mantıklı bir fikir var, ne de sağlıklı nedenler. Çürük bir önerme üzerine kurulmuş kapkara harfler bütünü. Kapkara, tıpkı ruhlarınız gibi. Önermeniz, neresinden tutarsak tutalım elimizde kalıyor.
Size "anayasa" bilgisi edinmenizi öneririm, eğer Türkiye Cumhuriyeti kanunlarından azıcık haberdar olsaydınız, giyinme özgürlüğü ve kimsenin giyim seçiminden dolayı yargılanamayacağı (topluma açık yerlerdeki bariz çıplaklık hariç, (ki bu sizin belirttiğiniz gibi mini etek filan değil, sakın konuya buradan yapışmaya kalkmayın, daha çok acırım)) bir lise öğrencisi dahil herkesin istediği kıyafetle dolaşabileceği özgürlüğünü de anlardınız belki.
Kaçınızın ailesindeki kadınların başı örtülü sevgili yenişafak gazetesi yetkilileri?
Peki hangimiz başını örten bayanlara "ahlaksız" diyoruz? Hiçbirimiz değil mi? Çünkü o size göre kutsal.
Kutsal nedir biliyor musunuz? İnsanın özgürlüğüdür. Eğer siz oraya bir müzik yarışması için gelen mini etekli bir lise öğrencisinin ahlaksız ve rezil değiminizle "pespaye" olduğunu düşünüyorsanız, çürüme sizin beyinlerinizden başlamaktadır aslında.
En çok neye üzülüyorum biliyor musunuz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptığı bu kadar fedakarlıktan sonra, onu mezarında kıvrandırdığınıza.
Anlaşılan tekke ve zaviyeler kapatılmamış, sadece modernize edilmişler.
Eğer azıcık cesaretiniz varsa bu yazıyı yayınlar, silmeden cevap verirsiniz,
Ama hiç sanmıyorum, habercilik etiğine sahip ol(a)madığınız gibi, muhakeme yeteneği ve düşüncelerinizi oturtacak sağlam temellerden de yoksunsunuz.
Bu yazı üniversite forumlarından tutun, online sözlüklere kadar birçok yerde yayınlanacak.
Baltayı yanlış yere vurdunuz sevgili yetkililer,
Aydın Türk genliğine.
-Esenlikle kalın-
Nokta.
Double Cross